Gelecek yıl yat üretiminde 40. yaşına basacak olan Ege Yat, bu yıl inşa ettiği 28 metrelik Nimir isimli motoryatını İstanbul Boat Show’da sergiledi. Deniz üzerinde görme fırsatı bulduğumuz teknede, Ege Yat Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Özer ile konuşma fırsatı da bulduk. Özer, dergimizin sorularını cevaplandırarak, yeni tersane, son iki yıl içinde gerçekleştirdikleri projeler ve 66 metrelik yeni projeleri hakkında dergimize şu açıklamalarda bulundu:
Yeni tersane neden Ören’de kuruldu? Tersane ve son yıllarda gerçekleştirdiğiniz işler hakkında bilgi verir misiniz?
“Bodrum’da İçmeler bölgesinde bütün tersanelerin ruhsat problemleri var. Yıllar önce Ulaştırma Bakanlığı bizden imza aldı. Ören bölgesinde bize bir yer tahsis ettiler. O dönemde kooperatifte 30 tane tersaneydik. Kooperatifle bir arazi tahsisi aldık. Fakat krizler çıkınca işler çok yavaşladı. O sırada devlet bizden bir taahhüt aldı. Şöyle ki, Ören kooperatif tersanesi açıldığı zaman İçmeler’deki bütün haklarımızdan vazgeçmemiz gerekiyordu. Yani İçmeler bölgesinde tersaneci kalmaması gerekiyordu. İçmeler’de ruhsat sorunları var, hangar yapamıyorsun. Bodrum’da en yüksek bina 6,5 metre. Halbuki bize lazım olan 25-30 metre yüksekliklerdi. Kaldı ki 70 metrelik tekneler yapıyoruz. Bu sorunları aşmak için Ören’deki tahsis edilen tersane bölgesinden yer aldık. Fakat bu alan kooperatiften bağımsız bir yer, özel mülk. ÇED raporu aldık, bütün ruhsatlarımızı tamamladık. Orada çekek hizmeti veriyoruz. Geçen yıl 80 tane tekne çektik. Bunun yanı sıra imalat hizmeti de veriyoruz.”
“2012 yılından bu yana bir adet 24 metre yelkenli, iki tane 28 metre ve bir tane de 34 metre motoryat yaptık. Bunun haricinden onarım, bakım ve charter yat kiralama işleri yapıyoruz. Şu anda 80 metreye 25 metre çift gezer vinçli hangara sahibiz. Türkiye’de yat tersanelerinde bu boyutlarda hangar yok. Hem Türkiye için hem de Bodrum için önemli bir platform oluşturduk.”
66 metrelik yeni motoryat projesinin tersane için nasıl bir önemi var?
“Daha önce yaptığımız 57 metrelik tekne ile bölge rekoru zaten bizdeydi. 66 metrelik teknemizle hem Bodrum hem de Ege Yat adına rekorumuzu egale etmiş, bayağı da üstüne çıkmış olduk. Bu özel amaçlı kullanılması planlan bir motoryat, 1200 ton deplasman ağırlığında 2 master, 8 misafir ve 8 mürettebat kabininin yer alacağı, bir havuz ve helikopter pistine sahip bayağı büyük bir iş. 2017 yılının Ağustos ayına kadar bu tekne ile ilgileneceğiz. Bu süre zarfında 28 metre civarında tekneler yapabiliriz, bu yönde görüşmelerimiz var. Ama asıl işimiz, 66 metrelik bu tekneyi yapmak ve 2017 yılının eylül ayında Monako Yat Fuarı’nda olmasını sağlamak olacak.”
“Zamanlama olarak bizim açımızdan bir sorun yok. Teknenin içini İtalyanlar yapıyor. Eğer gecikmezler ise 2017 yılında Monako’da Türk bayrağını dalgalandıracağız. Daha önce de birkaç Türk firması orada bulundu. Turhan Soyaslan da oradaydı ve çok da başarılı olmuştu.”
Türk yat üreticilerinin Avrupa’dan sipariş alma kapasitesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Bu sene biraz farklı bir durum söz konusu; önce Alman ve Hollanda tersaneleri doluyor. Sonrasında İtalya tersaneleri dolmaya başlıyor. İtalya dolduktan sonra ise tekne isteyen müşteri arayışa geçiyor. Arayış esnasında Türk örneklerine bakıyor. Bu Türkler de fena tekne yapmıyor diyor ve sıra bizlere geliyor. Açıkçası Avrupa’da Türk yat üreticilerini çok kötülüyorlar.”
“Düsseldorf fuarında 66 metrelik teknenin siparişini alırken, Almanların paniği görülmeye değerdi. Kaç kişi müşterimizle konuşup, ‘tekneyi yapamazlar, tekne bu fiyata olmaz’ gibi söylemlerde bulundu. Müşterimizse ‘tekneyi Sinan yapacak’ dedi ve siparişimizi aldık. Oysa Ege Yat olarak bizim yaptığımız işler ortada. 2012 yılında yelkenli megayat üretiminde Peri Navi birinci, biz onuncu olduk. Tabii Türkiye’de kimsenin umurunda olmadı. İki teknem, ilk 50 teknenin içinde. Galileo ve Montaigne, dünyadaki en büyük 100 teknenin içinde biri 18., diğeri 23. sırada.”
“Batıdan doğuya doğru ciddi bir yıkıcı rekabet var. Kendi endüstrilerini ayakta tutmak için belki haklılar. Batıdan Türkiye’ye baktığınız zaman da böyle. Ama akıllı bir müşteri İtalya’da yapılan işin Türkiye’de daha iyisinin yapılabileceğini görüyor. Bir müşterim Ferretti’ye gitmiş. Ferretti teknenin iki sene sonra yapılabileceğini söyleyince, gelip bizim tekneyi gezdiler. Keşke iki üç tane tekne yapıp fuarlara getirip, hazır tekne satabilsek. Fakat bunlar hazırda yapıp beklenecek gibi değil, çok ciddi rakamlardan bahsediyoruz. Türkiye’nin gelecekte sektörümüz için umudu olmalı. Ama birçok faktörle beraber, iş gücünün geliştirilmesi, mühendis ve işçilerin işlerden anlayan ustalar haline gelmesi gerekiyor. Herkes kendi çabasıyla bir şeyler üretiyor. Bunları başarırsak, Türkiye çok daha ileriye gidebilir. Biz Avrupa’ya çok yakınız, megayatta Avrupa’daki üretimi buraya aktarmak bile mümkün.”
Türkiye ucuz bir yer olmalı, dolayısıyla İtalya’da 10 liraya yapılan işin Türkiye’de 5 lira olması lazım mantığıyla bakılıyor. Müşteri yarı fiyatını teklif ettiği için ve iş belli bir bütçe içinde bitirilmek isteniliyor. Fakat Monako Fuarı’nda bir ışık görüyorum. Önceki yıllara oranla bu sene bir hareketlenme vardı. Oradaki hareket sonunda bize bir bereket getirecek. Batıda talepler arttığında, tersaneler dolduğu zaman da bir hareketlenme olacak.
Türkiye’de deniz üzerinde düzenlenen tek fuar olan İstanbul Boat Show’un performasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Fuarların daha çok organize edilmesi lazım. Yer kirası, masraflar aslında genelden bakılınca büyük risk taşıyor. Ama hiç kimse zincirin başına bakmıyor. Mekan kirasını bile bilmiyoruz. Türkiye’de firmaların denizde tekne sergileyebileceği tek fuar alanı burası. Teknemizi Bodrum’dan getirdik. Gidiş geliş 800 mil yol kat ettik. Hani nerede İstanbul tekneleri? Bu fuarın onlar tarafından da desteklenmesi gerekiyor. Bu fuarı kendi aramızda düşünmeyelim. Fuar kataloğunun Dubai’ye ulaşması bile bizim için önemli. Fuar boyunca Yunan asıllı ziyaretçiler de gördüm. Belki birşey satmaya gelmiştir ama mühim değil. Fakat insanlar ‘İstanbul’daki fuar çok iyi’ diyebilmeli. Cannes fuarı güzeldi, Monako Yat Fuar’ı doldu taştı. İstanbul Avrupa’nın doğusundaki en önemli şehir. Burada o havayı yaşatmak için marina sahiplerinin de devletin de destek vermesi lazım. Yoksa burada birşey satamayacağımızı biliyoruz. Ama buraya gelin ve bayrak sallayın.”