Türkiye’nin önde gelen yat üreticilerinden Mengi Yay, imza attığı başarılı projelerin ardından gözünü 50 metre üstü tekne üretimine çevirdi. Son dönemde teslim ettiği yatlarla adından söz ettiren ve ciddi bir ivme yakalayan firma, müşterilerinden gelen talepleri dikkate alarak 60 metre üzerinde bir tekne inşası için hazırlıklara başladı. Projenin önümüzdeki yıl lanse edilmesi bekleniyor.
Ayvansaray’da 1964 yılında yatçılık serüvenine başlayan Mengi Yay Yatçılık, imza attığı başarılı projelerle dikkat çekiyor. Geçtiğimiz yıl teslim edilen Virtus ve bu yılın ikinci çeyreğinde teslim edilen Sea Star projeleriyle adından söz ettiren tersane, hali hazırda iki gövdenin daha imalatına tüm hızıyla devam ediyor. Motor yat, süper yat, yelkenli, gulet, trawler türü tekne imalatı gerçekleştiren Mengi Yay Yatçılık, 27 metrelik Seleda, 45 metrelik Aquarius ve 44 metrelik Virtus motor yatlarıyla uluslararası ödüller almayı başardı. 50 metre altı yat üretiminde kendini ispatlayan firma, şimdi de 50 metre üstü tekne imalatı için çalışmalara başladı.
Mengi Yay Yatçılık Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Mengi ile, dünya yat ihracatında ilk üçte yer alan Türkiye’nin başarısına katkı sağlayan firmanın gelecek planları üzerine konuştuk.
Geçtiğimiz yıl ilkini teslim ettiğiniz seriniz Virtus, adından söz ettirmeyi başardı. Kısaca teknenin hikâyesini anlatır mısınız?
Virtus projesini 2017 yılında, dünya kamuoyunda ülkemiz hakkında olumsuz ön yargıların oluştuğu bir dönemde başlatmaya karar verdik. Özellikle yabancı müşterilerimizi ülkemize getirmekte sıkıntılar yaşıyorduk. Bu nedenle, yatın tanıtımını müşteriye sunum yapabileceğimiz Monaco ve Miami fuarlarında gerçekleştirmenin daha doğru olacağını değerlendirdik. Konuyla ilgili olarak pek çok brokerle görüştük. Biz de bu projeye yatırım yapabilecek kişilere ulaşmaya çalıştık. Birkaç görüşmenin ardından bize güvenen, değerli bir yatırımcıyla ortaklık kurduk ve aldığımız kararla Virtus projesi için hazırlıklara başladık. Öncelikle tasarım çalışmaları için İtalyan bir tasarımcıyla iç ve dış dizayn konusunda iş birliğine gittik. Başlangıçtaki amacımız kaliteli ve yüksek standartlarda bir üretim süreci sonunda tekneyi uluslararası fuarlarda sektöre sunarak satışını gerçekleştirmekti. Ancak imalat aşamasında Amerika, Rusya, Dubai, Lübnan, Fransa ve Filistin olmak üzere çok ciddi alıcılarla görüştük. Tekne denize inince bu alıcılardan ikinci sırada olan müşterimiz tekneyi beğendi ve bir seyir yaptıktan sonra tekneyi almaya karar verdi. En büyük üzüntümüz, bitmiş olmasına rağmen teknemizi uluslararası fuarlarda sergileyememek oldu.
Virtus’un ardından bu yıl da 35 metrelik Sea Star’ı alıcısına teslim ettiniz. Bu yattan da bahseder misiniz?
Sea Star, serüveni 2018 yılında başlayan bir tekne. Proje, yurtiçindeki bir müşterimizin ailesi için tekne talep etmesi üzerine başladı. 2017 yılındaki İtalyan tasarımcımızdan memnun olmamız sonucunda Sea Star projemizde de aynı tasarımcıyla çalıştık. Teknemizi haziran ayında teslim ettik, müşterimiz son derece memnun. İki teknemizi de başarıyla teslim etmenin gururunu yaşıyoruz. Biri spor, diğeri klasik teknelerdi. Yarı deplasman isteyen müşterilerimiz Virtus modeline, hız isteyenler Sea Star modeline yöneliyor.
Ülke olarak yat ihracatında her yıl ilk beşte yer alıyoruz. Bu başarıyı geliştirmek adına neler yapılabilir? Avrupalı üreticilerle kıyasladığımızda eksilerimiz ve artılarımızı neler sizce?
Şu anda dünyada groston ve boy olarak bakıldığında bir kategoride üç, bir kategoride dördüncü sıradayız. Gerek tecrübe gerek kapasite olarak daha iyisini yapabilecek potansiyele sahibiz. Bence bizim temel sorunumuz yat ihtisas alanlarının belirlenmemesi ve tesisleşme. Ülke olarak dünyada bir yat markası olacaksak tesis standartlarımızın yüksek olması gerekiyor. Gerek Deniz Ticaret Odası gerek Gemi İnşa Sanayicileri Birliği, ve gerekse Gemi, Yat ve Hizmetleri İhracatçıları Birliği, yat üretimi yapan tersanelerimizin ayrı bir yerde, bir arada olması için gayret sarf ediyor ancak henüz bir sonuca varabilmiş değiliz. Devletten tesisleşebileceğimiz, uygun bir yer talep ediyoruz; bu alanda tesisleşmeyi biz kendimiz yapalım istiyoruz. Teknelerimiz kaliteli, bilgi birikimimiz var ama müşterimizi tesislerimize getirdiğimizde kaliteli ve dünya standartlarında bir ortamda ağırlamak istiyoruz. Dolayısıyla bizim başarılarımızı daha ileri taşımamızın yolu, Avrupalı rakiplerimize kıyasla en büyük eksiğimiz olan tesisleşme. Bu konuda en iyi örnek ülkemiz içinde Antalya Serbest Bölgesidir. Antalya Serbest Bölgesi benzeri kümelenmelerin artması gerektiğini, yeterli altyapıya sahip tesislerle başarılarımızı daha ileri taşıyacağımızı düşünüyorum.
Türk tersanelerinin tercih edilme sebebi kişiye özel ürünlerde başarılı olması mıdır sizce?
Evet, bu önemli bir etken. Bu alanda oldukça başarılıyız. Bir de bizde geri dönüşler daha çabuk oluyor. Teknenin imalatında yüzde 10 seviyesine geldiğinizde müşteriler tarafından bazı değişikler talep edilebiliyor, sonuçta müşterinin fikirleri değişiyor ve bu değişiklikler rakamlara yansıyor. Bunun yurtdışında maliyetleri farklı, Türkiye’de farklı… Müşteri taleplerine hızlı reaksiyon başka bir tercih sebebi olabilir. Müşteri bir talepte bulunduğunda geri dönüşlerimizi bir an önce yapıyoruz. Türk tersaneleri olarak müşteri tercihlerini her şeyden önde tutan bir anlayışa sahibiz ve bu durum bizi tercih etme nedenlerinden biri olabilir. Marka değerimizi yükseltmek adına bitiricilikte bazı minör sıkıntılarımız var ancak her geçen gün daha ileriye doğru gidiyoruz. Kişiye özel tekne imalatında çok iyiyiz diye düşünüyorum.
Kişiye özel yatın yanında seri üretim konusunda da önemli adımlar atan tersanelerimiz var. Virtus modeli sizin için bir seri üretim modeli midir?
Evet, öyle başladık ve bu şekilde devam ediyoruz. Groston olarak IMO kuralları değişmediği sürece bu şekliyle devam edeceğiz. Kuralların değişmesi durumunda teknenin boyu değişebilir ama tipi değişmez. Projeye ilk başladığımızda boyu 43,70 metreydi, kural değişti 47,50 metreye çıktık. Tekrar kurallar değişirse ona göre boyu yeninden değiştirebiliriz. İlk gövdenin proje süreciyle birlikte imalatı yirmi altı ay sürdü, şimdiki gövdelerin tamamlanma sürecini yirmi iki aya kadar düşürdük. Hali hazırda iki tane gövdenin de imalat süreci devam ediyor.
Yıllık imalat kapasiteniz nedir? Kaç metre boya kadar tekne imal edebiliyorsunuz?
Bizim bir sezonda sekiz tekne teslim ettiğimiz zamanlar da oldu ama bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Bitiricilik anlamında, bu sayının yılda dördü geçmemesi gerektiği kanısındayım. Şu anda bitiricilikte iki ya da üç tekne ortalamasıyla faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Yürüttüğümüz görüşmeler de var ve bu görüşmeler neticesinde bir noktada bu sayıyı durdurmayı planlıyoruz. Boy konusunda gelince, bilgi birikimimiz 500 groston altı, yani 50 metreye kadar. Ancak aramıza yeni katılan arkadaşlarımızla hedefimiz daha büyük tekneler yapmak. Kapasite olarak bir sıkıntımız yok; yeri bulursunuz, önemli olan bilgi birikiminizin olması. Son dört aydır görüşmelerini yürüttüğümüz 60 metre üstü tekne projemiz var.
Mengi Yay Yatçılık’ın satış ağı hakkında bilgi verebilir misiniz? Hangi ülkelerde varsınız? Satışlarınız ağırlıklı olarak hangi ülkelere gerçekleşiyor?
İsrail, Rusya, Almanya, Arap ülkeleri ve Amerika’dan müşterilerimiz var. Müşteri profilimiz ağırlıklı olarak bu ülkelerden. Satış ofisi şeklinde bir yapılanmamız yok, yabancı brokerler ile satış anlaşmalarımız bulunuyor. Bunun dışında müşterilerimiz bizi ürünlerimizi görüp beğenerek buluyor. Bizce en güzel reklam, memnun müşterinin bizi tavsiye etmesi. Tabii artık müşteri de çok bilinçli, bunu çok takdir ediyorum. Eskiden müşterinin yönlendirmesi üzerine birtakım kalemlerde üretim sürecinde değişiklikler yapılıyordu ancak son dönemlerde proje henüz sözleşme aşamasına gelmeden teknik bir danışmanla çalışmayı tercih ediyorlar. Danışman çeşitli değişiklikler talep edebiliyor. Bu durum Türk yat inşa sanayisine kalite açısından büyük katkı sağlıyor.
Ülkemizin önemli yat üreticilerinden biri olarak Türk yat tasarımcılarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Hangi seviyede görüyorsunuz tasarımcılarımızı?
Ben tasarımcılarımızı çok ileri seviyede görüyorum. Bizim onları dünyaya lanse etmemiz gerekiyor. Türk tasarımcılarla çalıştığımız iki teknemiz 2015 ve 2016 yıllarında ödüle layık görüldü. Müşteri tasarımda isme bakıyor, bu konuda marka olmuş isimleri görünce bakışı farklı oluyor. Biz müşteriye özel çalışmalarda üç tane tasarımcı sunuyoruz; bunlardan ikisi Türk, biri yabancı oluyor. Çok zorladıklarında bile, iç veya dış tasarımda bir Türk tasarımcıyı mutlaka araya sokuyoruz. Ben kesinlikle Türk tasarımcılarımızın da son derece başarılı olduğunu düşünüyorum.
Son olarak gelecek planlarınız, hedefleriniz nelerdir?
Hedefimiz, Türk yatçılığına, gelecek nesillere yüksek standartlı tesislere sahip, kurumsal yapıya kavuşmuş bir marka bırakmak. Bunun için de yavaş yavaş adımlarımızı atıyoruz. O yapıyı oluşturmak adına ilgili departmanlara profesyonel arkadaşlarımızı atayarak ve iyi planlama yaparak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ayrıca bizden sonraki nesli geliştirmek için, onların dünyanın en iyileri arasında bulunan şirketlerde, yapılarda tecrübe kazanmalarını sağlamak için çalışmalar sürdürüyoruz. Gelecek nesillerin önünde durmak mümkün değil; onlar yetiştiğinde, ihtiyaç duydukları zaman onlara danışmanlık yaparak yola devam edeceğiz.